ÇENGELHAN
Çengelhan, Ankara Kalesi’nin güneybatısında At Pazarı Meydanı, Depo Sokakta yer alır. Kitabesinden 1522 yılında yapıldığı anlaşılmaktadır. Klasik Osmanlı şehir içi hanlarından olan Çengelhan kareye yakın dikdörtgen planlıdır. İki kat halinde yapılmış olan beden duvarları dışında sivri kemerli ve tonozlu dükkanlar sıralanmaktadır. Giriş kapısı Bursa kemerli olup, önünde sivri beşik tonozlu bir eyvanı bulunmaktadır. Eyvanın sağ ve sol yanlarında taş kemerli nişler yer almakta ve kapı kemerinin arkasında çapraz tonozlu bir geçit ile iki yanda iki kapı hücresi bulunmaktadır. Avlunun güney ve kuzey kenarlarında beşer sivri kemerli dükkan ile doğu ve batı kenarlarında üçer dükkanı bulunan hanın, geçirdiği onarımlar sonucu esas karakterinin değiştiği görülmektedir. Kemerler üç tuğla, bir kesme taş sıralarından meydana gelmiş, duvarlar da yontma taşlar arası tuğla hatıllarla takviye edilmiştir. Kapı üzerindeki bir kartuş içine yazılmış kitabede 1522 tarihi okunmaktadır. Hanın ikinci kat revakları arasında dört kenarı dolaşan odalar sıralanmaktadır.
ZAĞFİRAN (SAFRAN) HANI
At Pazarı adı verilen semtte yer alan han, aslen Kayserili olup, Ankara’ya yerleşen Hacı İbrahim Bin Mehmet tarafından yaptırılmıştır. Vakfi yesi 1512 tarihlerinde düzenlendiğine göre bu tarihlerde yapılmış olmalıdır. Hanın yarısı mülk olup, yarısı ise vakıfın ruhuna cüz-i şerif okumak ve Lütfi Han kapısındaki musluğa bakmak için vakfedilmiştir. İçinde bir mescit yer almaktadır. Klasik Osmanlı hanları tipinde olup, alt ve üst kattaki hücreler iç avluya bakmaktadır. Etrafındaki dükkanlara bitişik 20 adet dükkan yer almaktaydı. 28 Eylül 1806 tarihli bir belgeden, hanın beş bin beş yüz kuruş masrafla tamir edildiği, bundan sonra da eserin bakımının vakıf ile mülk yönetimlerince ortak olarak yapılacağı öğrenilmiştir. Bu dönemlerde hem han hem de etrafındaki dükkanlar işler durumda bulunuyordu.
KURŞUNLU HAN
Ankara Kalesi’ne giden yol üzerinde bulunan ve Fatih Sultan Mehmet’in sadrazamlarından Mehmet Paşa tarafından 1471 tarihinde yaptırılan eser, tipik Osmanlı şehir içi hanlarındandır. Günümüzde Anadolu Medeniyetleri Müzesinin idari binası görevini üstlenen tarihi binanın planı, bulunduğu arazinin şekline uyması için biraz yamuk hazırlanmıştır. Güney yanında bitişik olan Mahmut Paşa Bedesteni ve bu bedestenin dışındaki Arasta üzerinde ikinci bir platform oluşturan Kurşunlu Han aynı dönemin eserleri olup, aynı mimari özellikleri gösterirler. Arazinin meyilli olmasından yararlanılarak, aslında iki kat halinde bulunan hanın altında ahır, depolar ve arabalıkların da bulunduğu üçüncü bir kat daha yapılmıştır. Batı cephesinde yer alan eyvanın her iki yanında, arazinin meyline uygun olarak kademeli olarak yapılmış altı dükkan bulunmaktadır ve bunların hepsi de beşik tonozludur. Beşik tonoz örtülü giriş eyvanının iki yanında da yuvarlak kemerli iki hücre yer almaktadır. Eyvanın bitimindeki büyük kapısı basık yay kemerlidir. Hanın iç avlusunun etrafını, dört kenardan payeli kemerlerin oluşturduğu revaklar çevirmektedir. Güneybatı kenarda meyilli bir yol, üçüncü katı oluşturan bodruma, yani ahır ve arabalıklara inmektedir. İki kat halindeki hanın iki katında da iç avlu etrafı payeli revaklarla çevrilmiştir. Batı ve Güney yönlerinde yedişer, diğer iki kenarda iki paye ve üzerlerinde yuvarlak tuğla kemerler yer alır. İkinci kat revaklarının üzerinde kirpi saçaklarla sona eren duvarlar kesme taştandır. Hanın kuzey ve batı cephelerinde yer alan dükkanlar, esas duvarlarda birinci kat hizasında ileri doğru çıkıntı yaparlar. Batı yönündeki giriş eyvanının üzeri alınlık bir oda ile yukarı doğru devam etmektedir. Birinci katın kuzey ve batı cepheleri dıştan dükkanlarla çevrili olmalarına karşın diğer yanlar sağır duvarlar halindedir. İkinci katta ise duvarlar dikdörtgen söveli ve üzeri sivri kemerli pencerelerle donatılmıştır. Beden duvarları köşelerde kesme küfeki taşından, diğer kısımlar ise moloz taştan yapılmış ve araları derz edilmiştir. Mekan oluşumu oldukça sade olan eser, son yenileme çalışmalarında müze olacak şekilde bazı değişikliklerle yeniden tasarlanmıştır. Bazı odalar birleştirilerek daha büyük mekanlar elde edilmiştir. Her iki katta da üst örtüsü, boyuna uzanan beşik tonozlar şeklindedir. Büyük giriş kapısını takiben revakların başladığı yerde üst kat revaklarına çıkılan taş merdivenler yer alır.
MAHMUT PAŞA BEDESTENİ
Kale yolu üzerinde ve Kurşunlu Hanın bitişiğindedir. 1467–1471 yılları arasında Kurşunlu Han ile birlikte Sadrazam Mahmut Paşa tarafından yaptırılmıştır. Doğu batı yönünde boyuna uzanan büyük ve muntazam dikdörtgen planda yapılmıştır. On adet büyük kubbe ile örtülü bedesten ve bedesten dışında meydana gelen arasta ile birlikte iki kısımdan ibarettir. Türk Bedesten mimarisinin özgün yapısından farklı olarak, hayli kalın ve yüksek yapılmış beden duvarları moloz ve yontma taştan örülmüştür. Taşlar arası kırmızı bir harç ile (Horasan harcı) doldurulmuştur. Doğu batı yönünde orta eksen üzerinde eşit aralıklarla sıralanmış dört adet kalın kare payeyle ve bu payeleri beden duvarlarına birleştiren kalın kuvvetli kemerlerle on bölüme ayrılmıştır. Bedesten mimarisinde oldukça büyük sayılan Mahmut Paşa Bedesteninin dış duvarları etrafında, çepeçevre yarı hizaya kadar dükkanlar sıralanmaktadır. Ancak; bu dükkanların sayıları her kenarda aynı değildir. Bu fark doğu ve batı kenarları diğer kenarlara göre daha dar olmasından ileri gelmektedir. Bedestenin kapıları, dört kenarı ortasında üst üste iki kemerli olarak yapılmış olup, üst kemer sivri alt kemer yuvarlaktır Kemerler ikişer adet ağaç gergilerle birbirine bağlanmıştır. Dış duvarların her kenarı üzerinde her bölüme açılan ikişer sivri kemerli pencere mekanı aydınlatır. Kapılar bedesten içinde beden duvarlarından hafif bir çıkıntı yaparlar. Bedestenin kuzey ve güney duvarlarında, kapıların iki yanında simetrik olarak sekiz dükkan bulunması gerekmektedir. Ancak; güney cephede bunların sadece izleri görülür. Batı yönünde yer alan giriş kapısının üzerinin kubbeli olduğu ve kapının sağ ve solunda dükkanların yer aldığı izlerinden anlaşılmaktadır. Bedestenin dört tarafı ikinci bir duvar ile çevrilidir. Böylece, dört tarafı dolaşan üzeri örtülü koridorlarla ve dış duvarların iç kısmında boydan boya sıralanan küçük dükkanlar ile büyük bir Arasta meydana getirmektedir. Yapılan yenileme sonucu eski durumunu kaybetmiş olan Arasta’nın bedestenden hemen sonra yapılmış olduğu tahmin edilmektedir. Binanın Batı cephesi, arastanın esas girişi olup, cephede duvar yontma taştan yapılmış ve derzlidir. Portal, beden duvarlarından çıkıntılı ve sivri kemer nişlidir. Portal’ın her iki yanında yer alan pencerelerin üzerinde sivri kemer alınlıklar bulunmakta, beden duvarları ise kirpi saçaklarla sona ermektedir. Söz konusu bedesten günümüzde Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nin teşhir salonu olarak kullanılmaktadır.
SULU HAN
Hacı Doğan Mahallesi, Tekneciler Sokağı ile Sulu Han Sokağı arasında bulunmaktadır. 1685 tarihinde Şeyhülislam Cevvar Zade Mehmet Emin Bey tarafından Zincirli Camisine vakıf olarak yaptırıldığı ileri sürülen Sulu Han’a Hasan Paşa Han’ı da denilmektedir. Ancak, 1141tarihli vakfi yede, hanın Abdülkerimzade Mehmet Emin Bey tarafından vakfedildiği kayıtlardan anlaşılmakta olup, ancak; eserin yapılışına ait bir kayıt bulunmamaktadır. Büyük bir alanı kaplayan han iki kısımdan oluşur. Birinci kısım kareye yakın dikdörtgen planlı, ortası avlulu iki katlı kısımdır. Bu bölümden sadece doğu ve güney cephedeki dükkanların çok azı günümüze ulaşmış, batı ve kuzey cephelerdeki binalar ise tamamen yıkılmış, sadece dış duvarlar günümüze ulaşmıştır. Güney tarafı yarıdan itibaren tamamen toprak altında kalmış ve kapanmıştır. Kalıntılardan, hanın iç avlusunun dört kenarda payeler üzerine istinat eden sivri kemerli revaklarla çevrilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Revaklar arkasında birer kapı ile revaklara açılan ocaklı odalar sıralanmaktadır ve köşelerdeki hücrelerin kubbeli olduğu anlaşılmaktadır. Hanın esas girişi batı kenar ortasında bulunmaktadır. Güney uçta arazinin şekline ve yanından geçen sokaklara uyularak köşeleri peşli ve birinci kısma göre daha dar olan ikinci kısmın bir katlı olduğu görülmektedir. Bunun da ortasında muntazam olmayan bir avlu boşluğu kalmaktadır. Halen tamamen toprak altında kalmış ve büyük bir bölümü kapalı olan ikinci kısmın ahırlara ve depolara ayrılmış olduğu sanılmaktadır. Her iki kısımda da duvarlar moloz taşından yapılmış ve bazı yerlerde taşlar arası derz edilmiştir. Hanın eski bir fotoğrafında birinci kısmının ortasında, bir de köşk mescit bulunduğu görülmektedir. Hanın batı kenarında üç bölümlük küçük bir Arasta bulunmaktadır. Her bölüm kalın beşik tonozlarla örtülmekte ve koridorların yanlarında küçük dükkanlar yer almaktadır.
PİRİNÇ HAN
Pirinç Han Ankara'nın Altındağ ilçesinde, At pazarı mevkiinde bulunan bir handır. Günümüzde çoğunluğunu antikacıların oluşturduğu dükkanlara ev sahipliği yapmaktadır.[1][2] Giriş duvarında ünlü Türk şairi Faruk Nafiz Çamlıbel'in Han Duvarları isimli şiiri yazmaktadır. Tarihçesi hakkında kesin bir görüş bulunmayan han hakkındaki en geçerli yorum; asıl Pirinç Han'ın 1930'lu yıllarda içinde bulunan mescitle beraber yıkılıp, yerine bir ilkokul yapıldığıdır.[4][5] Günümüzde Pirinç Han olarak bilinen ve kullanılan han ise, eski ahşap bir konağın restore edilerek hana dönüştürülmesiyle açılmıştır. Bugün eski ve yıkılan -ya da yıkılmış olduğu kabul edilen- han binası hakkında birbiriyle çelişkiye düşen iki önemli belge bulunmaktadır. İlki, 17. yüzyılın sicil kayıtlarında Rumeli Kazaskeri Emin Mehmet Efendi tarafından bir han inşa ettirildiğini yazan belgedir. Fakat bazı akademisyenlere göre aynı hanın başka kayıtlara göre 1739 yılında vakfedildiği bilinmektedir. Günümüzde mevcut binasında varlığına devam eden Pirinç Han, şehrin ilk ahşap hanı olma özelliğini taşımaktadır. Bu yapı üç katlı ve avluludur. Ahşap karkas ve kerpiç dolguyla inşa edilmiştir. 1985 yılında geçirdiği restorasyon sırasında özgün mimari özellikleri korunarak aslına uygun bir biçimde yenilenmiştir.